Kayıtlar

Haziran, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

başyapıt.

şiir kitaplarına şiirlerimi yazarım şairleri kıskandığım için sesim ulaşmaz yine ucu bucağı gözükmeyen bozkıra bu kadar olduğunu kabullensen aslında ayna kırıntıları ayaklarına batmayacak bir daha beklerim ben yolunu sen gönlünü eğle öyle gel şikayet dinleyemem derdini dermanına eşle gel belirsizlikle aram göbek bağımdan beridir bozuk beni aklımla düşman etmeyeceksen, gel müziğin sesi çok çıkıyor son zamanlarda tınısına laf etmiyoruz diye kendini şah sandı üşüyorum diye sızlanıyor millet martı görünce baharı yarın sandı fikrin ne kadar kirli aman zikrine yansımasın ört uzuvlarını namahrem el uzanmasın çalmadım hayal binamdan ne demir ne kum koruyun onu, rezidansların gölgesinde kalmasın.

sorgu-sual.

bana şiirler yazarken şair olana ben bir dizeyi layık görmedim haksızlığa karşı dik dururum esasında canımı bir kere yakanı bir daha görmeyim ellerimin soğukluğunu ölçerim her gün yanaklarımın pembeliğini saklamak için yırtık montuma özlem duyarım okul yolunda annem giydirse ve ağlasam için için bugün dünden 3 satır eksik ömrüm satır başına gelene kadar konuşma hakkım var yarına çıkmaya nefesim yetmez tabut başında sorguya çekilmeme ramak var

kusursuz.

hep kendi taktığım lakapla seslenirim herkesten farkım olmalı, sıradan olamam siyaha hep pembeyi yakıştırırım programa çağırma boşuna modadan anlamam bu hayatta bir şeyden anlamak zor insan nasıl emin olur bir işin erbabı olduğundan ben mesela mahvederim dörtlüğü serbestlikle kendimin şiir ustası olmadığını savunduğumdan mektup yazabilsem her şeyimi anlatabilirim şiirde işler öyle kolay olmuyor şairler nasıl şair oluyor sanıyorsunuz derdimi anlattım dediği yerde anlatamıyor ben zaten üstümde hep iki boşluklayım bunu nasıl yorumlarsan yorumla karışamam okursan sen şiirlerimi teşbihte kusur etme dayanamam.

bitiş noktası.

şiirin bitiş noktasını sevmiyorum makamı yok ki bu işin uzatayım bir kalıba sığdıramazsın beni dedim tarifi yok ki bu işin erbabı olayım savaşıp yara alamam kusura bakma erlik meydanında bana yer yok sonra suçlarlar beni meydanda ellere rezil olmaya niyetim yok herkes hakkı haykırmamla tanır beni  bilek gücüm dilime aşıktır susmayı sevmem ama  sükut en güzel altındır.

ümit.

gözümden akan uykuları topluyorum  belki sensiz günlerde lazım olur korkusuyla bir çerçevede yazan yazı beni kendime getiriyor acizliğimi cansız varlıklardan öğreniyorum doğrusuyla günlerdir etrafımda gördüğüm tek renk beyazdır bulutları hayal etmekten duvarlarla düşman oldum kitap gibi yaşayacağım diye gezerken kalemden yiyeceğim darbeleri unutur oldum zaten göbekadımdır unutmak kulağıma okunmasada bazenleri sadece unutmayı unutmak istiyorum geceleri yastığa başımı koyduğumda, uyanıp savaşsız bir dünya görmek istiyorum.

kin.

beşlemek için kalem elimde bu sefer vasıfsız bir kağıta konu ederek yargılayacağım seni benzemeyecek hiçbir şairin şiirine yazım yanlışı yaparak vuracağım seni hece ile de yazmayacağım  serbest şiirin duvarlarına çarpacağım seni sorsan şiiri benden iyi kimse bilmez ama senin için şiirin cahili olacağım gözlüklerimi de bulursam sana yakışan cümleler görüp yazacağım

aciz.

tükürdüğümü yalamadığım bir günüm olmadı fikirlerimle ters düşmekle övünürüm ilhamı razı ettiğim bir şiirim olmadı hayatı kafama göre yaşamakta hürüm tekrara düşenlerden kaçıyorum ruhumun tütsüsünü bozmanıza iznim yok sığınılacak limanların kirası fazla kula minnet edecek göz bende yok kağıt kalem de kullanmayacağım artık yetişemiyorlar zihnimin hızına anlatacağım çok şey var, dinleyin mahçup etmeyin beni hırsıma.

cihad.

ait olmadığım yerlerle savaşımı bitirmeyeceğim sancağı devretmeyeceğim şehit olsam bile gurur duyacak annem babam sonra vereceğim son nefesimi ellere hakkın yoluna yoldaş emanet edeceğim giderken öbür tarafa batılı da götüreceğim kimsesiz, yetim yavruların yüzüne cennetten getirdiğim miskleri süreceğim gençleri ayaklandıracağım gücüm yettiğince mazlumun canının yandığı her an daha da kökleneceğim zalimin kendi zulmünde süründüğünü görmeden elimi diğer elimin üstünden indirmeyeceğim lanet okuyacağım anbean her birine yandaşçılarını asla hoş görmeyeceğim kendi planlarını başlarına yıkmadan cennetteki köşeme çekilmeyeceğim.

hayatı kaçırdım.

gözüm dalmış farketmemişim yağmur damlalarını gözyaşlarım içine karışıp gitmişler oysa bilseydim ederdim yağmur duamı etsem bile kabul olmayacağını bildirmişler öyle süslü sözler bilmem zaten dualarım hep birbirini tekrar eder hayatımda süslü değildir sözlerim gibi annem her işin tersten diye nasihat eder ellerimin soğukluğu ayaklarıma uğrar sonra terkeder vücuduma etmek isterse güzel ağırlarım soğuğu bedenimde giderken sıcağı bana armağan ederse ikircikten sıkıldım, nerede benim papatyalarım seviyor çıkması uğruna yolunmuş hepsi izlerini bulsam toplayıp yapıştıracağım sevgisizlikte boğmuilar tarlamın izini bağırma bana, yüksek sesten ürkerim bana daha elini kaldırmamıştır babaannem sen yavaşça söylesen ben hemen anlarım böyle öğretmedi bana hayatı annem.

doluyor vadem.

bacaklarım uyuşuyor ay doğarken ilhamım da dem dem kopuyor benden az kaldı allah’ım  daha da yakın olacağım sana ahir zaman dolarken gözlerimin tuzuna izin vermeyeceğim  denizlere katkısı olmasın bu seferde görenim zaten yoktur benim ezelden sarfetmemin de anlamı yok bendimi bedenimden piyasayı altüst etmiş abd diyor berberdeki çırak yaşı iki elim kadardır sigarası bozkırdan kurak kurtaracağım demiştim dimi annem en son sana küçüklerin sözüne pekte güven olmaz demiştim aslında gün dönümüne iki adet altmışım kaldı  yeniden doğmakla kandırıyorum kendimi  bu dünyaya yeniden doğulmaz ama buna inandıramıyorum fikrimi

7 renkli dünya.

dünya gözümün gördüğü çerçeve kadar çerçevenin dışına kalbim dayanmaz yalnız çocukları görür gözüm büyüklere görmeye takatim kalmaz gökyüzü mavi diye mi mavidir dünya? o zaman gökkuşağı neden 7 renktir sorarım benim pastel boyalarımda ten rengi yok ama istersen turuncuyu bastırmadan boyarım ateşli gecelerimde annemi sayıklarım yalnızca en rütbeli doktor gelse annemin sirkeli bezi etmez büyüyünce annemi yaşatırım saraylarda başka kimseyi gözüm görmek istemez

kaybediş.

kaydedemediğim çok cümlem oldu karahindiba misali bir nefesle uçtu hepsi anın tadını çıkaramadığım çok gün oldu ömür misali geçti gitti hepsi. kayda değer iz bırakmalıyım nefeslik alemde beni unutmamalılar hiçbir zaman ondandır bu denli tutunuşum şiire gazele akıllarına gelmeliyim nefes aldıkları her an sevgiyi nakşetmeliyim sol taraftaki kan odalarına öğrendiklerimin zekatını vermeden gidemem gün olur mezarıma geldiklerinde 1 fatiha 3 ihlası bana çok gördüremem

çıkar.

güneşin şerrinden gölgesine sığınırım rahatça uzan seni hatan ile vurmayacağım esintinin gözüme mıhladığı döküntüleri gözardı edip günü gelince suçlamayacağım affedeceğim seni iyi insanların aksine bu affı maharetmiş gibi altın tepside sunmayacağım ama anneme yapılan her yanlışı sırf en yakınımız diye unutmuş taklidi yapmayacağım yağmurla aram pek iyidir bir de ıslatma huyu olmasa kuşların özgürlüğünü kıskanırım dünyayı tuvalet olarak kullanmasa kendimi tanıtırken yabancıya şiiri sunarım utanmadan bir de işim düştüğünde hatırlama huyum olmasa

özgür.

ve şimdi bu şiir  bu hava, bu dilekler yalnızlığımın simgesi ve bu aldığım nefes ebediyetimin son belgesi ve arkada bıraktığım sevgiler, ağlamalar uğurlar beni hafif hafif ve ben gecenin koynundan doğan hür kuşum artık kanatları kırık, ayakları topal bir yağmur damlasına muhtaç  ve  hırçın dalgaya kucak açan sonsuz bir denizim sessiz ve sensiz.

gidiş.

böyle yazdığımı görseler ya veli ederler ya deli ortası yok bu iki ayaklı hayvanların parmaklarımın 3 cm uzunluğuna ferman yazarlar benliğimin aramızdan uzaklaştığını görmeye uğraşmazlar yanlışlıkla göz göze geldim bugün gerçekle hayalle olan yasak aşkımı öğrenmelerine az kaldı çantam başucumda zaten git deseler uçacağım kanatlarımın vadesinin dolmasına az kaldı.

ilham.

ne olur bir gece ansızın değil de her gece haberli gelsen kapı ucunda değilde misafir odasında hoşnut etsem seni gitmenden korkuyorum her dem, birden ne zamandır ürkütmeyi sever oldun beni zaman, hızlı geçince eline ne geçiyor? aklım senin hızına yetişemediğinden günlerim eksik kaldı takvimimdeki yapraklar kurudu süpürdüm lakin hatırlayacağım derken damağımda tadı kaldı.

rıza.

unuttum seni şiirlerimi üstüne alma saç diplerim acıyor izin istiyor beyazlamaya yaftalama beni aynı kulvarda değiliz seninle gözümü açtığım an başlıyor direnişim sen ise kahveni içiyorsun göz kapağını açabilmek için kulunçlarımın her birine birer şiir yazılır onlar senden daha çok hakediyorlar şiire konu olmayı ellerimden gelen bir koku var hoşnut değilim sanırım kalemin gönlünü razı edemedim.

tacir.

nankör değilim aslında göğsüm daralmadıkça kalem kağıt ile denk düşmem tüccar misali işimi bilirim ben yalanla gideni getirir, geleni yanlışlıkla bile görmem hayatı yorumlarım aslında filozof edasıyla beni dinleyen birkaç dostum olur elim hiçbir şeye yakışmadığı için dilimi yontarım elbet bir beğenenim olur parmağımın ucunun dokusunu kaybettim  anlamamı istemezsen sana onla dokunabilirim ama ellerimden uzak dur  onlar öpsen bile seni kabullenmez kudurur bende monarşi hakimdir demokrasiyi kim napsın bir aklım vardır kandan üstün  onu bilir onu yaşarım.