Kayıtlar

Mayıs, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

tortu.

  birkaç sözümden nasiplenecekler varsa eğer kalemin mürekkebi güneşin ışığını kıskandırır aklımın durgunluğu canımı sıkar ama  yine de sözü kağıta kazandırır şair denmez bana aslında , denemez bir ünvana sığdıramazlar beni taşarım 4 duvar verseniz bana eğer 4 duvar daha çıkartırım uzunca biri de değilimdir  boyum dilime imrenir  aşkla bakar gözlerim sendeki sen, bendeki seni kıskanır kolay etkilenirim herkesten  okuyan şiirlerimden anlar ahvalimi mahlasımı giymeden sokağa dahi çıkmam kimse görmemeli soyut halimi çok ders verdiler bana bir tarafa yakışmam için kovulmadığım kapı kalmadı yontmaya güçleri yetmedikleri için suyumun bile hepsini içemem  dibine tortularım iz bırakır gidersem bir gün herkesten ebeden lekem bile beni size hasret bırakır.

armağan.

  yüreğimden burnuma sızılar güzergah oluşturdu ne var ki teninden başkası tozumun altında eziliyor özlem değil bu, bu sefer başka kapattığım kapıdan esen cereyana yakalandım içimi döksem körfeze sular bulanır umut dolu bir kızım normal şartlarda sen benim ezberimi nasıl bozdun anlatsana yüreğime bu denli acı hediye eden yoktur ben seni armağansız uğurlamıştım oysa.

beşik.

  bir nefeslik andayız aslında nefesin kesilme ihtimalini yaşayana kadar dün bir derdimi büyütmüştüm okşayarak şimdi bulamıyorum aklasamda boğazım tortulandı bu gecede ilaç işe yaramıyorsa ben ne yapayım boğazıma nasıl merhem süreyim ne saçma fikirlerle yaşıyorsun sadece bebekken beşik gibi sallanacağını düşünüyorsun çok acizsin hiç benlik değil kafiyemi de kaybettim son zamanlarda  gören olursa bana ulaştırsın anında yoksa şair dünyasında kabul görmem eksilir o vakit, gövdemden görmem.

bedbaht.

sende dinlenirken yoruluyorum çözemiyorum bu gizemi çözerken yoruluyorum ölecek gibi oluyorum ama yaşamak için sebeplerim artıyor ne garipsin ki kendi rengimi sende görüyorum anlıyorsun zannediyorum ama anlamadığına şahit bile bulurum rüzgarın en kasveti senden esiyor ama ben ferahlıyorum oysa ben annemin kızıyım kasvet sevmem içim sana koşuyor ama her adımına lanet iniyor çözemiyorum  halbuki bursluluk sınavlarınında hepsini kazanırdım anlam veremiyorum bu tezatlığa eksi ve artı duyguyu beraber yaşayıp nötr olamıyorum bu beher dünyada zaten fiziği hiç anlayamamıştım ama anlatamıyordu ki hocam  ben duygu bilirim hoca! formül değil herkes duygusuz olmamdan yakınırdı ben ben değilim ki bendimi bileyim o zaman sen kimsin  ya da bu duygular ne olacak duyuyorum işte geliyor geliyor son nota hoşçakal hoşçakal bu dünyada..

tenha.

gözlerim dalıyor ampute yollara bağırışlara şahidim, pazarda satılan eşya gibi gökkuşağının renklerine sövdüğümden  gökyüzüne karşı bulanığım göremez beni günlerden beri simsiyahım akların taşladığı satacağım son birkaç saatim kaldı sonra özgürüm azat edecek bu modifiyeli caddeler beni o vakit ahkam keseceğim kurban niyetine seküler ‘hayvan severler’ gibi merak etme yüzüme sürdüğüm boya hayvanlarda deney yapmıyor sadece binlerce masum çocuğu öldürüyor hepsi bu yüzümden düşen bin parça değil bu sefer derilerim pul pul, kar gibi dökülüyor susuzluktan halbuki balkonumdaki çiçeğe bakıp şükretse hayat daha da yaşanabilir olur savaşmaktan dizimi nasıl vurmuşsam dokunmadıkça acımıyor zaten annem bir acıma daha katlanamazdı görseler darp raporu verirler ama istemez boş yere bir ağaç daha kesilmesin, değmez.